Ingmar Bergman’ın Persona filmini izledin mi? 1918 yılında, İsviçre’de dünyaya gelen Bergman, insan psikolojisinin derinliklerine inen filmler yapmış, 2005 yılında Time dergisi tarafından dünyanın yaşayan en büyük yönetmeni olarak nitelendirilmiş.

 Persona kavramı, ilk kez Carl Gustav Jung tarafından ortaya atılıyor. İnsanların başkalarıyla birlikteyken takındığı maske, büründüğü rol. Bireyin toplum içindeki güvenliğini sağlaması için gerekli bir davranış biçimi. Aslında bu durum, griden en koyuya varan geniş  bir spektrum. Kolektif yaşam içinde (iş, bireyler arasındaki statü, vb) farkında olmadan yüzümüze takıverdiğimiz maskelerden; sanatçı, siyasetçi, yönetici, aktivist gibi toplum mühendisliğine varan maskelere kadar geniş bir yelpaze. Yani normal bir kişilikte bile kişilik bölünmesi imkansız değil. Jung’a göre personanın uzun süre yüzünüzde kalması tehlikeli. Jung bu konuyla ilgili “Tehlike, insanların personalarıyla özdeşleşmesidir. Bir profesör ders kitabıyla, bir tenor sesiyle. Sonuç, insanların ne düşündüğüne aşırı önem veren, tamamen persona olan sığ, kırılgan ve uyumlu kişilik türü olabilir.” demiştir.

İnsanlar her duruma, kişiye, gruba ve olaya göre persona yaratır. İnsanların maske takmadığı herhangi bir dönem yoktur, gibi düşünülebilir. Ama Jung persona kavramının kullanılmadığı tek dönemin çocukluk dönemi olduğunu söyler. Küçük bir çocuk büyüyene kadar personadan uzaktır, olduğu gibi doğaldır, maske takma ihtiyacı hissetmez, karşı tarafı incitip inciltmeyeceğini düşünmek zorunda değildir çünkü sosyal çevre ve imaj kavramı henüz gelişmemiştir. Fakat büyüdükçe diğer kişilerin bilincine varır ve kendini topluma kabul ettirmek için persona takmaya başlar.

Persona filmi; Ingmar Bergman’ın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu,  oyuncu kadrosunda Bibi Andersson, Liv Ullmann, Gunnar Björnstrand yer aldığı kült bir film. Persona, konuşma yetisini kaybeden bir kadın ve ona refakat eden bir hemşirenin hikayesini anlatıyor. Dönemin en gözde tiyatro oyuncusu, güzeller güzeli Elisabeth Vogler, önemli bir piyes sırasında aniden susar. Şaşkına dönen insanlar ne olup bittiğini anlayabilmek için ellerinden geleni yapsalar da Vogler konuşmamaya devam eder. Son çare olarak bir kliniğe yatırılan kadın burada da dilsizliğine devam eder. Bedeninde tıbbi olarak hiçbir problem bulunamayan kadın, doktorun tavsiyesiyle gözden uzak bir yazlığa gönderilir. Bu esnada yanında gönderilen kişi genç hemşire Alma'dır. Yazlıkta da Vogler'in ağzını bıçak açmaz. Vogler sustukça Alma konuşur. Alma saatlerce, günlerce kendi hikayesini anlatır. Sonunda meydana gelen şey ise psikoloji biliminin en ilginç vakalarından birini oluşturur.

Persona, gelmiş geçmiş en iyi arthouse filmler arasında yer alıyor. Mutlaka izleyin.